AK Parti MKYK Toplantısı
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: (3)- "Güvenli bölge, terör örgütünün Türkiye sınırlarından uzaklaştırılmasını sağlayacak, o bölgeden çıkarılmasını sağlayacak yeterli derinlikte olmalıdır. Bir diğer konu bu bölge muhakkak surette Türkiye'nin kontrolünde olmal
ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Suriye'deki güvenli bölgenin muhakkak surette Türkiye'nin kontrolünde olması gerektiğini bildirdi.
Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Çelik, Suriye'nin kuzey doğusunda Türkiye sınırıyla mücavir güvenli bir bölge kurulması seçeneğinin uzun zamandır Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından güçlü bir şekilde dile getirildiğini ve Türkiye'nin milli güvenlik ihtiyaçları açısından bu konudaki kararlılığının vurgulandığını anımsattı. Bu konuda Türkiye-ABD Güvenli Bölge Görev Gücü ihdas edildiğini de anımsatan Çelik, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'in de Suriye'den çekilme kararı açıklanmasından sonra 4 kez Türkiye'yi ziyaret ettiğine dikkati çekti.
En son Yüksek Düzeyli Suriye Çalışma Grubu'nun 5'inci toplantısının yapıldığını da hatırlatan Çelik, "Tüm bu toplantılarda temel vurgumuz şudur; birincisi Suriye'nin bu bahsettiğimiz bölgesinde bir güvenli bölge kurulmalıdır. Bu güvenli bölge, terör örgütünün Türkiye sınırlarından uzaklaştırılmasını sağlayacak, o bölgeden çıkarılmasını sağlayacak yeterli derinlikte olmalıdır. Bir diğer konu bu bölge muhakkak surette Türkiye'nin kontrolünde olmalıdır. Üçüncüsü PYD/YPG'ye ait hiçbir unsur bu bölgede bulunmamalıdır." diye konuştu.
Bu müzakereler devam ederken, ABD askeri heyetiyle Milli Savunma Bakanlığı arasında 5-7 Ağustos'ta görüşmeler yapıldığına da değinen Çelik, "Böylece güvenlik endişelerimizi giderecek bir güvenli bölgenin kurulması konusundaki kararlılığımız, eğer bu kurulmazsa buna tek taraflı müdahale edeceğimiz, bir kere daha belirtildi." dedi.
Netice olarak görüşmelerden bir müşterek harekat merkezinin en kısa zamanda kurulmasının kararlaştırıldığına da dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:
"Güvenli bölge bir barış koridoru olacaktır, ülkesine dönecek olan Suriyelilerin buraya rahatça dönmesi, göç akımının durdurulması açısından da bir işlev icra edecektir. Türkiye'nin buradaki pozisyonu; tabii ki biz bu işi müttefiklerimizle beraber koordinasyon halinde yapmak istiyoruz. Milli güvenlik kaygılarımızın müttefiklerimiz tarafından anlaşılmasını, doğru değerlendirilmesini, müttefiklik ilişkilerine uygun bir tavır alınmasını bekliyoruz ama bazı müttefiklerimiz terör örgütünü himaye eder, terör örgütüne destek verir pozisyona girdiklerinde de sayın Cumhurbaşkanımız tarafından en üst düzeyde kararlılığımız ortaya koyuluyor, 'Ne pahasına olursa olsun, Türkiye güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak üzere buraya müdahale edecektir', pozisyonu her zaman diri tutuluyor. Gelinen noktada müşterek harekat merkezinin kurulması ve güvenli bölgenin müttefiklerimizle koordinasyon içerisinde kurulacağı kararına varılması pozitif bir noktadır. Önemli olan uygulamanın buna göre gerçekleşmesidir."
- "Bundan sonraki süreçte takip edeceğiz"
Çelik, Münbiç'te veya diğer yerlerde birtakım durumlarla karşılaşmayı asla istemediklerinin altını çizerek, "Burada kurulacak güvenli bölgenin istikrara katkısı olacağı açıktır. İdlib'deki durum ortadadır. Suriye'deki istikrarsızlığı giderecek, Suriyelilerin kendi ülkelerine dönmesini sağlayacak ve Suriye'deki çatışmaların sonra ermesine katkı sağlayacak bir alan olacaktır. En önemlisi de Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması açısından, milli güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması açısından önemli bir adım gerçekleşmiş olacaktır. Tabii ki uygulamayı bundan sonraki süreçte takip edeceğiz." ifadelerini kullandı.
- Davoyan ve Bakalyan davaları
Ömer Çelik,1915 olaylarıyla ilgili olarak Ermeni kökenli bazı ABD vatandaşlarının, 2010'da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ziraat Bankası ve Türkiye Cumhuriyeti aleyhine "Davoyan" ve "Bakalyan" adlı davalar açtıklarını hatırlattı.
Çelik, mallarına el konulduğu ve haksız kazanç sağlandığı iddiasıyla Kaliforniya Bölge İdare Mahkemesi nezdinde açılan davaların 2013'te reddedildiğini söyledi.
Davacıların her iki davayı da temyiz ettiklerini hatırlatan Çelik, "Neticede Kaliforniya 9. Temyiz Mahkemesinin 8 Ağustos'ta Davoyan ve Bakalyan davaları hakkında kararı açıklandı. Böylece 'davaların zaman aşımına uğradığını, ilk derece mahkemesinin doğru karar verdiğini' söyleyerek, bankalarımız ve devletimiz aleyhine olan bu dava, davacıların aleyhine, ülkemizin lehine sonuçlanmış oldu." diye konuştu.
Bir soykırım ekonomisi olduğunu dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
"Bu soykırım ekonomisinin unsurları, diasporadaki bazı Ermeniler, sadece bundan besleniyorlar. Sürekli olarak çözümsüzlüğü tetiklemek, Türkiye ile ilişkilerin giderek daha kötü olmasını sağlamak üzere bir tutum içerisindeler. Bunlar fanatik çıkar gruplarıdır. Bunların böyle sözde Ermeni soykırımını kullanmalarına bakmamak gerekir. Tamamen çıkar odaklı hareket eden, yalan üzerine kurulu bir siyaset üzerinden çıkar elde etmeye çalışan gruplardır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Gelin arşivleri açalım, siyasetçiler buna karışmasın ve ortak bir tarih komitesi kuralım." şeklinde yaklaşımını hatırlatan Çelik, şöyle devam etti:
"Herhangi bir şekilde kendi tezine güvenenin, bu mekanizmaya olumlu yaklaşması gerekir. Daha önce de karşılıklı olarak güven artırıcı adımlar atılacaktı, maalesef o zaman Ermenistan Anayasa Mahkemesi bunu veto etti. Dolayısıyla bu meselenin siyaset, mahkemelerin konusu olmaktan çıkarılması bakımından da sembol bir karardır, bu kararı yerinde buluyoruz. Ortak tarih komitesi, beraber çalışma şeklindeki aynı pozisyonda olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Umarız ki bu mahkeme kararı dünyanın çeşitli yerlerindeki bu girişimlere karşı da örnek olur."
- "Mescid-i Aksa'daki eylemlere imza atanları kınıyoruz"
Çelik, ABD'nin Aralık 2017'de Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararının ardından provokasyonların artığına dikkati çekerek, "Mescid-i Aksa'nın statüsüne yönelik ihlaller sürmektedir. Oradaki bazı radikaller herkesi provoke ederek, Mescid-i Aksa'nın içine girmekte ve oradaki insanları taciz etmektedirler ve buradaki birtakım arkeolojik kazılarla da Mescid-i Aksa'nın statüsünün değiştirilmesine dönük olarak birtakım adımların atıldığını görüyoruz." ifadelerini kullandı.
Harem'i Şerif içerisinde yapılan müdahalede çok sayıda Filistinlinin yaralandığını anlatan Çelik, şunları söyledi:
"Bir kere daha bu eylemlere imza atanları kınıyoruz. Bu şekildeki şiddet eylemlerinden uzak durmaya davet ediyoruz. Ama daha da vahimi İsrail İçişleri Bakanı'nın Mescid-i Aksa'da Yahudilerin ibadet etmesi için Mescid-i Aksa'nın statükosunun değiştirilmesi şeklinde bir cümle ortaya atmış olmasıdır. Bu cümleyi şiddetle protesto ediyoruz ve şiddetle kınıyoruz. Bu bölgenin ihtiyacı olan şey daha çok sükunet, daha çok konuşmak, daha çok diyalogdur. Bu tip adımlarla daha çok provokasyona imza atmak kimsenin işine yaramayacaktır.
İsrailli bazı siyasilerin, Mescid-i Aksa'nın içine girerek, benzer eylemlere imza atmaya çalıştığını görüyoruz. Bunlar, son derece yanlış eylemlerdir, sonu gelmez birtakım çatışmaların tetiklenmesine yol açabilir. Türkiye, burada İslam İşbirliği Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler nezdinde gerekli girişimleri yapmaya devam edecektir."
(Sürecek)
Kaynak:
Bu haber toplam 92 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.