AK Parti MKYK Toplantısı
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: (4)- "Türkiye geçmişte olduğu gibi KKTC'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini koruma konusunda hiçbir oldu bittiye müsamaha göstermez"- "Onların bahsettiği bazı ruhsat sahaları bizim egemenlik alanımız içerisinde
ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Türkiye geçmişte olduğu gibi KKTC'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini koruma konusunda hiçbir oldu bittiye müsamaha göstermez." dedi.
Çelik, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Doğu Akdeniz'de yaşanan gelişmelere değinen AK Parti Sözcüsü Çelik, KKTC'nin Türkiye Petrolleri'ne devrettiği ruhsat sahalarında, Türkiye'nin hak ve menfaatleri doğrultusunda yaptığı çalışmalara karşı hem Rum tarafının hem de Yunanistan'ın saldırgan beyanlarının görüldüğünü aktardı.
"Bu saldırgan beyanların, Türkiye'nin hak ve menfaatlerini koruma tavrımıza etki etmeyeceğini en iyi onlar bilirler, buna da en iyi tarihimiz şahittir" diyen Çelik, Barbaros Hayrettin Paşa ve Fatih Gemisi'nin bu faaliyetlerini Deniz Kuvvetlerinin güçlü koruması altında sürdürdüğünü bildirdi.
Çelik şöyle devam etti:
"Burada herhangi bir şekilde Türkiye'nin tezlerine karşı bir oldu bittiyle ya da Türkiye'nin şu anda sorun yaşadığı ülkelerle birtakım anlaşmalar imzalayarak Rum tarafının ya da Yunanistan tarafının herhangi bir şekilde sonuç alması mümkün değil. Biz, 'buradan çıkacak bütün zenginliklerin hem Rum, hem Türk toplumu tarafından eşit olarak paylaşılsın' dedik. Ama buna hiçbir şekilde yönetim olarak Güney Kıbrıs yönetimi rıza göstermiyor. Tam tersine onları da çözümsüzlüğe iten şey yine bugün olduğu gibi AB Konseyi Başkanı Tusk'un açıklamasında olduğu gibi AB ülkelerinin, 'egemen bir AB üyesi olan Kıbrıs'ın arkasındayız' gibi çözümü zorlaştıran tavırlarıdır. Tam tersine bu haksızlığa, hukuksuzluğa karşı duruş sergilemeleri gerekirdi."
- "Anastasiadis bir şeyi doğru tespit etmiş"
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis'in Türkiye'nin Barbaros Hayrettin Paşa ve Fatih Gemilerini oraya göndererek hem Türkiye'nin hem de KKTC'nin hak ve menfaatlerini korumasını 1974 Harekatına benzeterek bir şeyi doğru tespit ettiğini vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Kendisi 1974 Harekatı'na işgal harekatı diyor. Biz de ona Kıbrıs Türkünün hayatını, hak ve menfaatlerini koruma harekatı diyoruz. Anastasiadis'in 1974'ü hatırlaması kendisi açısından iyidir. Hafızasında bunu taze olarak tutması iyidir. Bunu kendisi gündeme getirdiği için ben de altını çiziyorum; Türkiye geçmişte olduğu gibi KKTC'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini koruma konusunda hiçbir oldu bittiye müsamaha göstermez."
Uluslararası hukuka saygılı bir biçimde, iş birliğine açık biçimde bütün müttefiklerini bilgilendirerek Kıbrıs'ta yaşayan her iki toplumun çıkarlarını koruyacak bir mekanizma kurulmasını defalarca dile getirdiklerini belirten Çelik, ama karşı taraftan "Biz önce bu kaynakları çıkartalım, daha sonra bir ortak devlet kurulduğu zaman bunu iki toplum arasında paylaştırırız." dendiğini vurguladı.
Şimdi o aşamayı da geçtiklerini aktaran Çelik, arkalarına AB'yi ve başka ülkeleri de alarak "Egemen ülke olarak bizim hakkımız" diye dillendirdiklerini söyledi.
Çelik, "Bunun hiçbir önemi yoktur. Ortada olan şey şudur, orada Türkiye Cumhuriyeti'nin açık menfaatleri vardır. Onların bahsettiği bazı ruhsat sahaları bizim egemenlik alanımız içerisindedir. KKTC'nin hak ve menfaatlerinin korunması konusunda da Türkiye tam bir kararlılık içerisindedir. Umarım Türkiye'nin bu konudaki iradesini herhangi bir şekilde test etmeye kalkmazlar." diye konuştu.
Anastasiadis'in Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili sözlerini tekrarlayan Çelik, kendilerinin sadece hak ve menfaatleri koruma kararlılıklarını anlattıklarını, herhangi bir şekilde 1974'ü hatırlatmadıklarını ve kimseyi de tehdit etmediklerini söyledi.
- Slogan belirlendi mi?
Açıklaması sonrası soruları yanıtlayan Ömer Çelik, AK Parti'nin İstanbul seçimleri için sloganı ve kampanya ayrıntılarının belirlenip belirlenmediğine yönelik bir soru üzerine temel noktalarda bir değişikliklerinin olmadığını, tezlerini anlatma noktasında daha etkili bir mekanizma ortaya koyacaklarını söyledi.
Her seçimin yeni bir seçim olduğuna dikkati çeken Çelik, "Daha yüksek bir performans ortaya koymak şeklinde bir yaklaşımımız var. Tabii birtakım yeni mesajları da vereceğiz bu seçim sürecine uygun olarak. Bunlarla ilgili çalışıyoruz. Büyük oranda tamamdır ama şimdi paylaşmayayım. Çünkü birtakım yöntemlerimizin hemen kopyalandığını ve rakiplerimiz tarafından kullanıldığını, rakiplerimize akıl hocalığı yapanlar ifade ediyorlar. Bunları sahaya indiğimizde hep beraber görmüş olacağız." diye konuştu.
- "Bir fişleme mevcut mudur?"
Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu ve eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün YSK'nin kararına ilişkin açıklamaları sorulan Çelik, "Yapılan açıklamalar atılan twitlerle ilgili olarak aslında pek çok çevreden benzer eleştiriler geldi. Ben de bunlara zaten biraz önce ve daha önce de cevap verdim. Argümanlar üç aşağı beş yukarı benzer. Bu başka siyasi partilerden de geldi. Siyasetin içindeki çeşitli isimlerden de geldi. Dolayısıyla bununla ilgili özel bir değerlendirmem yok." dedi.
Bir gazetecinin, bazı sanatçıların Ekrem İmamoğlu'na desteklerini açıkladıklarını hatırlatarak, "Cumhurbaşkanlığı Arşiv Daire Başkanı bazı sanatçıların isimlerini sosyal medyadan paylaştı, sanatçılardan ve muhalefetten fişleme tepkisi geldi. Bazı sanatçılar ise 'referandumda bazı sanatçılar cumhurbaşkanına destek vermişti videoyla' diye onu hatırlattılar. İkisini mukayese ettiğinizde nasıl değerlendirirsiniz, bir fişleme mevcut mudur?" sorusu üzerine Çelik, "Bu gelenek bize ait bir gelenek değil." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrin sınırına ziyarette bulunarak Mehmetçik ile bir araya geldiğinde kendisine eşlik eden sanatçılara dönük fişleme faaliyetinin nasıl olduğunu gördüklerini dile getiren Ömer Çelik, şöyle konuştu:
"O fişleme faaliyetine dönük olarak herhangi bir şekilde kimseden siyasi parti başkanlarından bir tepki gelmediğini gördük. Aynı şekilde çeşitli seferde Sayın Cumhurbaşkanımızın davetine icabet edenlerin sanatçı olmaktan ziyade başka etiketlerle yaftalandığını da gördük. Dolayısıyla bu saygın olmayan tutumlar bizim geleneğimiz değil. Tek tek kimin ne dediğine girmeyeceğim. Bir siyasetçi 'hadi hep beraber şunu söyleyelim' diyerekten bir çağrı yaptığında bazı sanatçıların aynı cümleyi kullanarak seferberlik halinde bir siyasi partinin teşkilat mensubu gibi, teşkilat mensuplarında da olmayacak şekilde bir tutum içerisine girmesi onların kendi tercihidir. Sanatçılıklarıyla mı anılmak istiyorlar, bu siyasi polemiklerle mi anılmak istiyorlar, tercih kendilerinin. Biz hep şunu biliriz. Sanatçı dediğimizde aklımıza bir sanatsal yaratıcılık ve bireysellik gelir. Fakat bireysellik yerine herhangi bir siyasetçi tek bir çağrı yaptığında bunların bu şekilde tek bir slogan etrafında kenetlenmesi vatandaşımızın dikkatini çekmiştir."
"Bu arkadaşların 15 Temmuz'da sesini duymadık.", "Genç kızlarımız üniversiteye alınmazken seslerini duymadık" şeklinde kendilerine yüzlerce soru geldiğini belirten Çelik, "Türkiye'nin bütün sanatçıları değerlidir. Tabii ki demokratik eleştiri haklarını kullanacaklar. Herkesin siyasi kamplaşmanın dışında nezih bir üslupla hareket etmesinde fayda var. İyi üslup iyi üslubu çağırır, kötü üslup kötü üslubu çağırır. Buna dikkat ettikten sonra herhangi bir mesele kalmaz. Biz Türkiye'nin sanatçılarının kıymetli olduğunu düşünüyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde Somali'ye yaptığı ilk ziyarette de yanında sanatçıların olduğunu, yine o sanatçılara karşı da linç kampanyası yapıldığını hatırlatan Çelik, "Arzumuz şudur, kimse kimseye linç kampanyası yapmasın. Herkes herkese karşı temiz üslupla konuşsun. Dediğim gibi, linç kampanyası geleneği bizim geleneğimiz değildir. Tam tersine linç kampanyası bizim bazı organizasyonlarımıza karşı başlatılmış ve uzun zaman sürdürülmüş bir gelenektir. Arzu ederiz ki bütün sanatçılarımız bunun dışında dursun." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Binali Yıldırımın sandıkta oy hırsızlığına dikkati çektikleri hatırlatılarak, "Oy hırsızlığı var mıdır?" şeklindeki soru üzerine de Çelik, şunları kaydetti:
"İstanbul seçimlerinde sandık kurullarının hazırlamış olduğu 31 bin 280 sandıktaki oy sayım ve döküm cetvellerinin 5 bin 388 tanesi mühürsüz, 694 tanesi imzasız, 214 tanesi boş. 498'i eksik, 919'unda rakam belirtilmemiş, bin 135'inde sayı eksikliği tespit edilmiş. Yani bütün bunlar buraya atılan oyların sağlıklı bir şekilde sonuca yansımadığını gösteriyor. AK Parti oyları üzerinde birtakım oynamalar yapılmış ve bütün bunlar ortaya çıktığı zaman biz bu usulsüzlüğü burada oylarımıza dönük olarak bir usulsüzlüğün ortada olduğunu net bir şekilde ifade ettik ve başvurduk. Başvurumuz kabul edildi."
Çelik, seçim sonrası itiraz müessesesinin sandığa iradenin tam yansıması için teşkil edildiğini belirterek eleştirilerin maddi dayanaklara dayanması gerektiğinin altını çizdi.
(Sürecek)
Kaynak:
Bu haber toplam 118 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.