Ahmet Özhan, Ömer Tuğrul İnançer'le 55 yıllık dostluğunu yeni kitabında anlatacak
Tasavvuf müziği ve Türk musikisi sanatçısı Ahmet Özhan:- "Yarım asrı aşan sürede ondan ve onun vasıtasıyla tanışıp aşığı olduğum kamil insanlardan öğrendiklerimi, benden sonrakilere aktarmak gibi bir sorumluluğum var"- "Şimdi görevim onların 'Şunu şöyle yap.' diye söyleyerek değil, bizzat yaşayarak öğrettiklerini, yine yaşayarak gelecek nesillere aktarmak"
Tasavvuf müziği ve Türk musikisi sanatçısı, aynı zamanda Pir Nurettin Cerrahi Tekkesi'nin son postnişini Ahmet Özhan, bir yıl önce vefat eden 55 yıllık dostu, mutasavvıf yazar Ömer Tuğrul İnançer’e ithafen yeni bir kitap çalışması yapıyor.
Karagümrük’teki tarihi Nureddin Cerrahi Tekkesi’nde vakıf ve türbe hizmetlerini üstlenen Özhan, bir yandan uygulamaya koyduğu derslerle yarı akademik çalışmalara öncülük ederken, bir yandan da gazeteci-yazar Ahmet Tezcan ile "Bir Dervişin Günlüğü" adlı kitabı yayına hazırlıyor.
AA muhabirine açıklamada bulunan Özhan, tasavvuf kültürünün her dönemin hastalığına şifa olduğunu dile getirdi.
İnançer’in vefatının kendisindeki etkilerine değinen sanatçı, şunları kaydetti:
"Yarım asrı aşan sürede ondan ve onun vasıtasıyla tanışıp aşığı olduğum kamil insanlardan öğrendiklerimi, benden sonrakilere aktarmak gibi bir sorumluluğum var. Merhum Tuğrul İnançer, 55 yıl önce elimde Recep Birgit’in notu ile Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde merhum hocam Emin Ongan’ı görmeye gittiğimde bana kapıyı açan insandı. Şimdi anlıyorum ki, onun eliyle açılan sadece bir kapı değil Hazret-i Adem’den Hazret-i Hatem’e el ele, el Hakk’a giden ve bugün adına tasavvuf dediğimiz muhteşem bir yol imiş. Bana hem ağabeylik, hem arkadaşlık hem de rehberlik etti ve o yolu birlikte yürüdük, bir an bile ayrılmadık. Ben Hazret-i İnsan denilen ve bu kültürde Kur’an ile ikiz kardeş olarak görülen muazzam varlığı onda, onunla okuyup talim ettim. Arkadaşımdı, rehberim ve mürşidim oldu.
Sahaflar Şeyhi merhum Muzaffer Ozak ve onun halefi olan merhum Safer Dal hazretlerini Tuğrul Ağabeyimin bir teravih davetiyle tanıdım ve sevdim. Yarım asır boyunca sahaflarda, vakıfta kitaplar arasında idik ama okuduğumuz tek kitap insan oldu. Dini, dili, rengi ne olursa olsun her insanın ve habbesinden kubbesine her mahlûkun Allah’ın zatında varlık talep eden esma tecellileri olduğunu, her varlığı zat’en sevmemiz ve hürmet etmemiz gerektiğini yaşayan Kur’an olarak gördüğüm o kamil insanlardan öğrendim. Şimdi görevim onların 'Şunu şöyle yap.' diye söyleyerek değil, bizzat yaşayarak öğrettiklerini, yine yaşayarak gelecek nesillere aktarmak."
- "Ötekileştirmeyen bakışa dönmek zorundayız"
Ahmet Özhan, bugünün en büyük probleminin "ötekileştirmek" olduğunun altını çizerek, "İnsan, ötekisi olmayan varlıktır. Neyi kendinden ayrı görürsen, ötelersen hakikatte kendini yok saymışsın demektir. Ötekileştirmek insan sıfatını kaybetmek, içi boş beşer kalıbında kalmak yani bir mağaza vitrinindeki alçıdan mamul mankene dönüşmek, hatta zombileşmek demektir. Bugün, derhal ve tavizsiz bir şekilde tasavvuf kültürünün belki tek davası olan ötekisiz bakışa yeniden dönmek zorundayız. Buna mecburuz." değerlendirmesinde bulundu.
Bir ülkeyi sömürge haline getirmek için öncelikle toplumda ötekileştirmenin yaygınlaştırıldığını vurgulayan Özhan şu bilgileri verdi:
"Tuğrul İnançer hazretlerinin en çok tekrar ettiği söz, 'Biz biriz. Ayrılıklar Allah'ın kudretini temaşa içindir.' sözüdür. Aslında bu söz ve onun kaynağı olan tasavvuf kültürü insan hayatına hakim olsa, ne savaşlara ne silahlara lüzum kalır. Zulüm ortadan kalkar ama üzgünüm bugün zulmün en şiddetlisini yaşıyoruz. Türlü yöntemlerle özgürleşme adı altında, insanlar nefsinin kölesi haline getiriliyor. Medeniyetler çatışması tezinden, giderek teröre dönüşen LGBT dayatmasına kadar insanlığın başına bela olan bütün olumsuz olguların temelinde çıkar kavgası vardır ve ötekisiz bakışı talim eden tasavvuf kurumlarının dünyanın pek çok ülkesinde kanunlarla yasaklanmasının nedeni de budur. Sömürgeci zihniyetin, toplumları nefs-i emmare köleliğine zorladığı şu günlerde, tasavvuf kültürüne ve o kültürü hakkıyla yaşayıp anlatan Tuğrul İnançer gibi kamil insanlara dünden daha çok ihtiyacımız var."
- "Kitabı Ömer Tuğrul İnançer'e ithaf edeceğiz"
Özhan, gazeteci Tezcan ile kişisel ve sanat hayatını anlatan "Ayrılık Yaman Kelime" kitabını pandemi döneminde hazırladıklarını kaydederek, "Ahmet’le 1985 yılında bir söyleşi talebi üzerine tanıştık. Ben o dönem müzik ve sinema çalışmaları yapıyordum. Şöhretin zirvesinde idim ama hacca gittikten sonra magazin basını çok üzerime geliyordu. Talebi reddettim. Ahmet de kızdı, 'Ben şarkıcı Ahmet Özhan’la değil, derviş Ahmet Özhan'la konuşmak istiyorum.' dedi. Öyle bir gerginlikle başladık, kardeş olduk, hiç kopmadık. Hayatımın ve Tuğrul İnançer ile beraberliğimin 38 yılının yakın şahidi oldu. Birbirimizin dilini iyi biliyoruz. Her iki anlamdaki bu dil birlikteliğinin ilk meyvesi Ayrılık Yaman Kelime kitabı oldu, ikincisi Bir Dervişin Günlüğü olacak. Ahmet Ayvalık’ta yaşamasına rağmen kitap için İstanbul’a geliyor, birlikte çalışıyoruz. Bu yıl bitmeden kitabı tamamlamak ve yayımlamak gibi bir kararımız var ve tabii ki kitabı ikimizin de ağabeyi, rehberi, sevgilisi olan Ömer Tuğrul İnançer hazretlerine ithaf edeceğiz." açıklamasını yaptı.
Gazeteci Tezcan ise kitapta yarının Mevlanası olmayı niyaz eden, bugünün dervişini anlatacağını belirterek, "Bu kitapta daha farklı bir teknik kullanmayı düşünüyoruz. Ayrılık Yaman Kelime’de olduğu gibi yine sorular cevaplar var ama kitap romansı bir üslupla yazılacak. İlgi göreceğini ve sevileceğini düşünüyorum. Okurlarımız sürprizlere açık olsunlar." dedi.
Kaynak:
Bu haber toplam 86 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.