Adalet Bakanı Tunç, canlı yayında soruları yanıtladı:
"Yarından itibaren 'alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi' dediğimiz arabuluculuk müessesine zorunlu dava şartı olarak kira davaları da katılıyor. Yine kat mülkiyetinden, komşuluk hukukundan doğan davalar ve ortaklığın giderilmesi davaları zorunlu arabuluculuk kapsamında olacak"- "Aile hukukuyla ilgili geniş bir çalışmamız var. Türkiye Adalet Akademisi ekim sonu, kasım ayı gibi planladı. Aile hukukuyla ilgili bir sempozyum düzenleyeceğiz"
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Yarından itibaren 'alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi' dediğimiz arabuluculuk müessesine zorunlu dava şartı olarak kira davaları da katılıyor. Yine kat mülkiyetinden, komşuluk hukukundan doğan davalar ve ortaklığın giderilmesi davaları zorunlu arabuluculuk kapsamında olacak." dedi.
Tunç, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Adli yılın yarın başlayacağının hatırlatılması üzerine Bakan Tunç, yargı mensuplarına, adalet personeline, avukatlara, noterlere yeni adli yılda başarılar diledi.
Bakan Tunç, yeni adli yılda bugüne kadar olduğu gibi yargıya, adalete güveni tesis etmek ve en üst seviyeye çıkarmak için gerekli çalışmaları gerçekleştireceklerini söyledi.
Kira uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuk uygulamasına ve kira artışlarına yönelik soru üzerine Tunç, kirada yıllık artış oranının yüzde 25'i geçemeyeceğine yönelik düzenlemenin bir yıl daha uzatıldığını anımsattı.
Tunç, "1 Eylül itibarıyla kirada zorunlu arabuluculuk dönemi başlıyor. Yarından itibaren 'alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi' dediğimiz arabuluculuk müessesine zorunlu dava şartı olarak kira davaları da katılıyor. Yine kat mülkiyetinden, komşuluk hukukundan doğan davalar ve ortaklığın giderilmesi davaları zorunlu arabuluculuk kapsamında olacak." diye konuştu.
Arabulucuların bir ay içerisinde iki tarafı uzlaştırdığında konunun mahkemeye intikal etmeden çözüleceğine işaret eden Tunç, anlaşma sağlanamadığında ise yargı yolunun açık olduğunu bildirdi.
Bakan Tunç, "10 yılda 4 milyon 620 bin dosya arabuluculuk önüne gelmiş, 4 milyon 620 bin dosyanın 3 milyon küsuru anlaşmayla sonuçlanmış." bilgisini paylaştı.
- "İdari yargıda 27 bin 124 dava açıldı"
Deprem soruşturmaları ve mahkemeye intikal eden binaların yıkım sürecinin geciktiğinin belirtilmesi ve deprem soruşturmalarındaki durumun sorulması üzerine Tunç, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nin ilk gündem maddesinin deprem bölgesindeki çalışmalar olduğunu belirtti.
Depremlerin ardından devletin tüm kurumlarının seferber edildiğini kaydeden Tunç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bölgeye gerçekleştirdiği ziyaretleri anımsattı.
Bölgedeki 15 adliyenin ağır hasar gördüğüne değinen Tunç, hasarlı adliyelerin onarıldığını ve 500 milyon liralık harcama yapıldığını ifade etti.
Bakan Tunç, şöyle devam etti:
"1 Mayıs'tan itibaren davalar açılmaya başlandı. Şu ana kadar özellikle idari yargıda 27 bin 124 dava açıldı. Ağır hasar tespiti ve yıkım kararına karşı 19 bin 122 dava var. Bunun büyük bir çoğunluğu Hatay'da. Orta hasar ve güçlendirme kararının iptali için de 1389 dava, az hasar tespitine karşı, hak sahipliği için de 'Benim evim ağır hasarlı olması lazım niye az hasarlı?' diye dava açan 642 kişi var. Salt hasar tespiti için de 4 bin 41 dava açılmıştı. Tam yargı, tazminat davalarında da 1757 dava açıldı. Toplamda 27 bin 124 dava açıldı. Bu dava yükünü karşılayabilmek için de yeni mahkemelere ihtiyaç oldu. 21 tane yeni idare mahkemesi bölgede kurulmasını sağladık."
İdari yargıda aksamaya neden olmadan ağır hasarlı binaların bir an önce yıkılması ve kentlerin yeniden inşa edilmesi zaruretinin bulunduğuna dikkati çeken Tunç, bu durumdaki binaların can güvenliği açısından da tehlike arz ettiğini söyledi.
- "Yıkılan, ağır, orta hasarlı binalarla ilgili de deliller toplanmış durumda"
Bakan Yılmaz Tunç, şöyle konuştu:
"Şu ana kadar o binalarla ilgili açılan davalarda yürütmeyi durdurma kararları verilmedi. Yalnız yürütmeyi durdurma kararları verilmiyor ama yerinde keşif, bilirkişi incelemesi yapılması lazım. O binaların hepsinin örnekleri alındı, karotları, demir örnekleri alındı. Tamamının delilleri bizim şu anda elimizde. Vatandaş başvursa da dava açsa da açmasa da deliller tamamen toplanmış durumda. Yıkılan, ağır, orta hasarlı binalarla ilgili de deliller toplanmış durumda. Tartışılan husus şu, yürütmeyi durdurma kararı verilmedi ama ağır hasarlı bina yıkıldığında keşif yapıldığında orada bina söz konusu olmayacak. Bu anlamda hukuki bir tartışma söz konusu. Belki bir yasal düzenleme gerekebilecek. Yürütmeyi durdurma kararlarının sınırlandırılmasıyla ilgili Anayasamızın 125. maddesinin son fıkrası cevaz veriyor. Ama tabii bunu gerek bölgedeki yargıda görevli uygulayıcılarımız, idare mahkemelerindeki, bölge idare mahkemelerindeki başkan ve üyelerimizle, ihtisas sahibi akademisyenlerle bir toplantımız olacak. Meclis açılmadan önce bu yasal düzenleme ihtiyaçlarını giderecek taslak çalışmalarımız var."
Vatandaşların can güvenliğinin düşünülmesi ve doğru karar verilmesi gerektiğini dile getiren Tunç, ilk etapta hızlı bir tespit yapıldığını, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının, diğer bakanlıkların teknik elemanlarından da destek alarak ilk tespitleri yaptığını hatırlattı.
Bakan Tunç, "Özellikle vatandaşlarımız bu tespitin doğru olup olmadığı konusunda bir tereddüt yaşadı. Dava açanlar bu anlamda davalar açtılar. Şimdi eğer biz belki Hasar Tespit Komisyonları şeklinde bir yasal düzenleme de yapabiliriz. Ama burada önemli olan o binanın en doğru kararla, yapılacak olan keşif ve bilirkişi incelemelerinin de hızlandırılması lazım. Şu ana kadar açılan davalarda idarenin savunmaları geldi. 14 bin 844 savunma geldi, bunlar keşfe hazır şu anda. 10 bin 951 savunma geldiğinde onlarla ilgili de keşifler yapılacak." diye konuştu.
Depremle ilgili ceza soruşturmalarının sürdüğünü aktaran Bakan Tunç, aralarında müteahhitlerin, yapı sorumlularının, yapıda izinsiz değişiklik yapanların da yer aldığı 250'nin üzerinde tutuklunun bulunduğunu bildirdi.
- "Açık cezaevlerinde değil kapalı cezaevlerinde barındırılacaklar"
Kovid-19 izninden açık cezaevine dönecek hükümlüler ve denetimli serbestlik düzenlemesine yönelik soru üzerine Bakan Tunç, açık cezaevindeki hükümlülerin Kovid-19 izinlerinin 31 Temmuz'da sona erdiğini hatırlattı.
TBMM'de kabul edilen yasal düzenlemeyle denetimli serbestliğine 5 yıldan fazla olanların açık cezaevine dönmek zorunda olduğunu, 5 yıldan az olanların ise cezalarının kalan sürelerinin denetimli serbestlik altında infaz edileceğini anlatan Tunç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İzinde olan 121 bin 419 hükümlünün 101 bin 260'ının 5 yıldan az denetimli serbestlik süresine ve bunların yararlanma imkanı doğdu. Faydalanamayan 19 bin 159 kişi de 5 yıldan fazla olduğu için açık cezaevlerine geri dönmek durumunda kalacaklardı. 31 Temmuz 2023 itibarıyla iki haftalık süre verdik, duyurular yaptık, mesajlar gitti. 19 bin 159 hükümlüden 9 bin 56'sı izinden geri dönmedi. Basında şöyle anlaşıldı, sanki cezaevinden 9 bin kişi firar etmiş gibi algılandı. Bunlar 3 yıldır dışarıda, Kovid-19 izninde bulunan hükümlülerdi. Bunlar yakalandıklarında, geri döndüklerinde açık cezaevlerinde değil kapalı cezaevlerinde barındırılacaklar."
- "Özellikle aile hukukunda arabuluculuğu getirmek lazım"
Süresiz nafakayla ilgili soru üzerine Tunç, bunun aile hukukunun içerisinde ele alınması gerektiğini belirtti.
Bakan Tunç, şu değerlendirmede bulundu:
"Aile hukukuyla ilgili geniş bir çalışmamız var. Türkiye Adalet Akademisi ekim sonu, kasım ayı gibi planladı. Aile hukukuyla ilgili bir sempozyum düzenleyeceğiz. Hem Türk hukukunda bu anlamda yetkin olan hukukçularımızı, akademisyenlerimizi, uygulamadan Yargıtay üyelerimizi ve yerel mahkemelerden temsilcileri davet edeceğiz, onları dinleyeceğiz. Uzun süren bir sempozyum olacak. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız ile de görüştük. Aile Bakanlığını ilgilendiren boyutlar da var. Güzel bir sempozyum olacak.
Oradan önemli sonuçlar çıkacağına inanıyorum. Aile hukukuyla ilgili olarak gerek boşanma, gerek nafaka, tazminat konuları yargının önünde ve uzun süren yargılamalar nedeniyle vatandaşların mağduriyetine neden olan hususlar var. Bunları ortadan kaldırmamız lazım. Özellikle aile hukukunda arabuluculuğu getirmek lazım. Şu anda aile hukukunda arabuluculuk mümkün değil. İhtiyari arabuluculuk da zorunlu da mümkün değil. Birçok ülkede, Avrupa ülkelerinde, İngiltere'de aile hukuku alanında arabuluculuk uygulaması iyi gidiyor. Bu anlamda aile hukukunda arabuluculuk söz konusu olursa ki burada boşanmayla, tazminatla, nafaka sorunlarıyla ilgili olabilir."
Nafakanın 1980'li yıllardan itibaren süresiz olarak uygulandığını anlatan Tunç, burada kadının mağdur edilmemesi gerektiğini söyledi.
Bakan Yılmaz Tunç, "Kusuru daha hafifse, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecekse kadının durumunu da düşünmemiz lazım. Uzun süren nafaka ödemeleri kısa süren evlilikler nedeniyle de bir mağduriyet olduğu ifade ediliyorsa bunu da dikkate almak gerekir. Her iki tarafı dikkate alarak bir çözüm bulmak lazım." ifadelerini kullandı.
Yargı Reformu Strateji Belgesi hazırlığıyla ilgili soru üzerine Tunç, 27. Yasama Döneminde 7 yargı paketinin çıkarıldığını aktardı.
Ticari davalarda tahkimin öne çıkması gerektiğini dile getiren Tunç, tahkimin dostane ve barışçıl bir yöntem olduğunu belirtti.
Bakan Tunç, uzun süren yargılamaların önüne geçmek için yargı paketlerinde, Yargı Reformu Strateji Belgelerinde önemli hususlara yer verileceğini vurguladı.
Yılmaz Tunç, yapay zekanın yargıda da kullanılmasına yönelik çalışmanın da bulunduğunu, ceza adaletini sağlayacak, yargıya güveni daha da üst seviyelere taşıyacak hedeflerin Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde ve İnsan Hakları Eylem Planı'nda yer alacağı bilgisini verdi.
Başörtüsüne ve ailenin korunmasına yönelik anayasa değişikliğinin hazırlandığını hatırlatan Bakan Tunç, Türkiye Yüzyılı'nda asıl hedeflerinin sivil, demokratik anayasaya milleti kavuşturmak olduğunu sözlerine ekledi.
Kaynak:
Bu haber toplam 83 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.